Endüstri 4.0

Dijital teknolojilerdeki gelişmelerin fiziksel ve sanal dünyaları siber fiziksel sistemler ortaya çıkaracak şekilde birleştirmesi her sektörü olduğu gibi üretim sektörünü de temelden değiştiriyor. Günümüzde etkilerini göstermeye başlamış olan ve gelecekte hızlanarak artacak bu gelişmeler o denli kökten olacaktır ki dördüncü endüstri evrimi olarak nitelenmekte ve kısaca Endüstri 4.0 olarak ifade edilmektedir.

                Endüstri 4.0’ın üretim sektörünü nasıl değiştireceği ve kurumların bu değişime nasıl uyum sağlaması gerektiği konusunda tartışmalar halen devam etmekle birlikte, üzerinde uzlaşılan bir konu vardır; önceki endüstri devrimlerinde olduğu gibi harekete geçmekte geç kalanlar oyun dışında kalacaktır. Kurumlar işlerinin geleceğine ilişkin bir vizyon geliştirmeli, olası fırsatları ve zorlukları tanımlamalı ve bunlar temelinde dönüşümde izleyecekleri yol haritasını belirlemelidir.

                Gelin olayın tarihsel boyutuna bakalım;  Avrupa’daki ekonomi ve yaşam tarzını sanayi devrimleri biçimlendirmiştir. Sanayi devrimi küçük buluşları hızlandıran bir büyük buluşlar kümesi olarak tanımlanabilir.

Birinci sanayi devrimi: 18. yüzyılın sonunda termal enerjinin kinetik enerjiye dönüştürülmesi.

İkinci sanayi devrimi: 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başı arasında elektriğin üretim sistemlerine girmesi ile işbölümü temelinde ölçekli üretime geçiş (birinci devrimin evrimsel devamı).

Üçüncü sanayi devrimi: 1970’lerden itibaren elektronikteki gelişmelerin bilgi teknolojileriyle birleşerek yaratığı sinerji ve otomasyonun giderek artan kullanımı (günümüze kadar devam etmiştir).

Dördüncü sanayi devrimi: Tam tanımı üzerinde net bir uzlaşma olmasa da ana fikri bilgi ve iletişim teknolojilerinin artan kullanımının sadece üretimde değil çalışma yöntemlerinde, iş modellerinde, ekonomide ve sosyal düzende yaratacağı değişikliklerdir (günümüzde henüz ilk aşamalarındayız).[1]

Dördüncü devrimin çıkış noktasını incelediğimizde; gelişmekte olan ülkelerin endüstride teknolojiyi uyarlama kabiliyeti ve düşük maliyetleri Almanya gibi gelişmiş ülkeler için tehdit oluşturmaktadır. Bu nedenle yenilikçi ürünler ve hizmetlerle yüksek katma değerli arz yaratmaya dönük ulusal stratejiler geliştirilmelidir.  Alman hükümeti ‘Industrie 4.0’ (Endüstri 4.0) adı altında bir strateji geliştirmiştir. Geliştirilen strateji ile hükümet, sanayiciler, araştırmacılar ve meslek örgütleri tarafından biçimlendirilen ve merkezileştirilmiş üretimden, dağıtılmış üretim ve kontrole doğru temel bir paradigma değişikliğini hedefleyen ortak, ulusal stratejiyi tanımlamaktadır diyebiliriz.

Bu yaklaşıma göre endüstri yüksek karlı segmentlere yönelik özelleştirilmiş ürünlere odaklanmalıdır. Bu odaklanma ürünler ve hizmetlerin değişkenlerinde ve şartlarında artan bir karışıklıkla klasik üretim yapısının değiştirilmesini gerektirecektir. Daha akıllı üretimler, daha katma değerli servisler ve daha az insan gücü; endüstrinin değişim süreci bu noktada başladı.

Bu değişim vizyonu ve dijital teknolojilerdeki ardı arkası kesilmeyen yıkıcı yenilikler,  dördüncü sanayi devrimi itici gücü oldu. Kurumların bu yeni döneme uyum sağlama seviyesi büyük veri, nesnelerin interneti, ileri analitik, bulut gibi yeni teknolojileri kullanma yeteneklerine bağlı olarak artmaktadır.

Bugün Endüstri 4.0 bağlamındaki tartışmalar fabrikalar ve tedarik zincirleri gibi operasyonel alanlardaki gelişmelere odaklanmakla birlikte dijital teknolojiler inovasyon ve çözüm üretme gibi alanlara da büyük etki yapmakta ve tamamen yeni iş modelleri ortaya çıkarmaktadır.

                Yeni iş modelleri mevcut modellerde küçük değişiklikler değil kapsamlı dönüşümlerin sonucu olacaktır. Unutmamamız gereken; Endüstri 4.0 basit bir teknoloji değişikliği değildir, dijital veriler, süreçler, yönetim, liderlik, insan kaynakları ve çeviklik gibi alanların yeniden düzenlenmesini içerir.

Geleceğin başarılı iş modelleri Endüstri 4.0’ın uygun yeteneklerini ve değer yaratan unsurlarını alarak dönüşümü gerçekleştirebilenler olacaktır. Bugün bile temel işi üretim olmayan fakat teknoloji çözümlerini kullanarak dünyanın her yerinde üretime katılan start-up şirketler gelecekteki gelişmelerin habercisidir.


[1] Bu sınıflandırmada kesin bir uzlaşı yoktur, örneğin üçüncü sanayi devrimini yok kabul eden uzmanlar da bulunmaktadır.